17 Haziran 2009 Çarşamba

UNUTMADAN

Askere gittim ben biliyorsun dimi? Söylemişmiydim? 30 u böyle kutladım :) kendime 5 ay askerlik izni verdim.

Değiştim, değiştiriyormuş gidince anlıyorsun ama başkası olmuyorsun merak etme. Bu yaşta, bu kadar arıza ile gidince, ömrünün hiç bir anında bu kadar kendini dinlemeyince orada değişiyorsun.
Muhasebe; açık hesapların hepsi orda kapanıyor. Karşımda bembeyaz zirvesiyle Ağrı, kim daha gururlu, o mu ben mi? Çok tartıştık bunu ben yenildim, o daha güçlü. Çok konuştuk, anlattım her şeyi gizli saklı bırakmadan, dinledi 5 ay boyunca, kapattı bütün hesapları.

Artı hanesinde de, eksi hanesinde de bütün hesaplar eşitlendi.
Nasıl mı?
Bana döndüm tekrar.

Kötüleştim, gururundan pay verdi bana, bencilliğin tatlı olan yanını gösterdi, öğretti bana.

İyi mi oldu, üzgünüm arkadaşlarım, aşklarım, sevgilerim sizin için değil benim için iyi oldu.
Olmadı da, ben bu değilim ama siz buna zorladınız beni.

En azından yorulmuyorum artık... Yorulmak? Daha az üzülmek, daha az heveslenmek, daha azıyla yetinmek, kendinle kalmaktan çekinmemek. Yorulmuyorum...

Yalan Söylüyor

Bir kadın, güzel bir kadın, alımlı bir kadın, çekici, seksi, güzel kokuyor, güzel davranıyor, güzel sevişiyor ama yalan söylüyor.

Kimi kandırıyor?
Beni mi?
Kendini mi?

Tamam da ben kendimi neyle, neyiyle kandırıyorum hala?

KIZIL DENİZ

Bir barın köşe başı, içme isteğine hala inatla karşı koymak üzere müziğe ve eski günlere ait olmaya çalışma...


Yalnızlık... huzur ve birazcık muzır düşünceler. Sohbet başlıyor kendiliğinden, hayattan, işten, müzikten, alkolden. Deneyimler konuşuyor, deneyimler kapışıyor, deneyimler etkileşiyor birbirinden.

Eve bırakılırken, tüm kapışmalar tutkuya dönüşüyor, öpüşmenin sonu yok. Gün ağardığında arabadan inme vakti geliyor ve gidiyor yalnız yatağına, gidiyorum uzun sürecek evimin yoluna.


Özlemişsin güzel hissetmeyi, heyecanlanmayı devam et diyorsun içinden, söndürme bunu hemen, tatlı tebessüm gitmeyecek gibi geliyor seviniyorsun. Her şeye rağmen saflık heralde hala.


Günler, haftalar, ay geçiyor... Tutkuyla sevişmek güzel, huzur bulmak, çocuklaşmak bazen, hissedildiğini anlamak hatta el ele keyif almak.


Ben bitmişim ya canım, ben kaybolmuşum ya, içimde koca bi kara delik var ya, kim bakmaya kalksa kayboluyor, sen de acele ettin bak, hızlıca yol almaya başladın, sonra da o kara delik çekmeye başladı seni de içine, kayboldun bir anda...


Halbuki ne güzeldi seninle yapılan kahvaltılar, yürümek akşamın serinliğinde İstiklalde, kızmak sana, kıskanmak seni, uzun zaman olmuştu görüşmeyeli benle...


Kayboldun, ben seni çıkartmaya çalıştıkça, anlatmaya çalıştıkça arızaların vahim durumunu, inat ettin. Sonrası bir kısa mesaj. Bitti...


Deniz güzeldir, huzurludur, dalgalıdır, heyecanlıdır, mavidir, karanlıktır, tehlikelidir ama aceleci değildir. Hepsi Kızıl Deniz'in içindedir bolca acelesi de...


Kuzu, iyi geldik bir birimize azıcık iki ay da olsa. Konuştuğumuz gibi tamam mı? Her aklımıza gelişimizde iyi gelmeye devam edelim birbirimize...

NEREYE

Nereye gidiyorum, benimle nereye gelmek istiyorsun? Kaybolmuşum ben kendi içimde, başka bi bilinmezliğe mecalim kalmadı ki! Bitiyor sırayla herşey; bütün enerjiler, nefesler, tutkular, duygular, neşeler, hüzünler, sesler...



Ben de bitiyorum her defasında yeniden başlamak üzere ama bütün yeniler eskilerin aynı...

Ey huzur karşılaşır mıyız yine bir gün bir yerlerde?...