18 Haziran 2011 Cumartesi

İstanbul

Senin kaç tane arkadaşın var bilmem ama saydım az önce, bi tane çıktı. İstanbul.

Tedirgin

Dün gece oturduk konuştuk, çok güzel değildi, zaten önemli de değildi. Gidebilirdik bir otele, durdum.
Evine bıraktım, sonra da mesaj çektim; bak ben sadece sevişirim seninle dedim, his yok bende dedim. Fark etmez dedin ya hani, iyi Cuma akşamı görüşürüz o halde dedim ya hani. Sonra aramadım ya seni işte benim için fark ediyormuş onu anladım.

E şimdi kimse götüremeyecek beni, ne olacak? Ne olacak söyleyeyim; zaten eskiler nefret ediyor benden, yeni ayrıldım bir arızadan. Öylece kalacağım ortalık yerde. Sanacaklar ki yediğim önümde yemediğim arkamda. Allah Belamı versin yalnızım lan. Hem de öyle kız arkadaşı, erkek arkadaşı olmayan insanlar gibi yalnız değil, hücrede senelerce yatmış, dışarı çıktığında tedirgin tedirgin gezen bir hükümlü gibi yalnızım.

Tedirgin deyip geçme. Çok zordur, sonunu bilirsin, her şey üzerine gelir, olduğun yerde fazla olamazsın. Geceler yorulur ama sen yorulmazsın, rüya göremezsin, hayal kuramazsın.
Yangın hiç sönmez, susup kalırsın, çekilmez bir adam olursun, kimse yanında kalmaz, kalakalırsın öylece. Ben alışkınım...

Lazım

Birine sarılmam lazım, sarılıp uyumam lazım. Hiç konuşmamam lazım. Konuşacak takadim de yok zaten.
İçmem lazım.
Kimseye ilişmemem lazım. Kimsenin bana ilişmemesi lazım.

Sessizce

Çok zaman geçti üzerinden, bugün o fotoğrafları görüp, sevinip ağlayana kadar. Hayat; ömrünün sonuna kadar mutlu ol emi, ben sessizce bakarım sana uzaktan.
Bu bir aşıkın yazısı değil, aşk yazısı değil, sevgiliye özlem değil, bunu sen hiç bir zaman anlamayacaksın okuyan, ya da ben hiç bir zaman anlatamayacağım. Bu yazı sevgiye yazılmış bir yazı. Hayat'a, dünyanın en Sade kadınına.

Çocuktum o zamanlar 20'li yaşların ortalarına gelmiştim heralde. Aklımda benle ilgili çok fazla detay yok, ama bizle ilgili günlerce yazabilirim. Ben çocuktum, o yaralı, ben büyüdüm, o iyileşti. Ben erkektim, adam oldum. O kadındı, hayat oldu. Hem de en Sadesinden.

Yıllar geçti, ayrılığımızın üzerinden, bir birimizi fiziksel olarak görmeyeli seneler oldu. Biz biliriz ki, lazım olduğumuzda nefes kadar yakınız birbirimize. Her şeyi bir başka güzeldi, iyisi de, kötüsü de, tatlısı da, acısı da, gerçeği de, yalanı da. Yokluğu da güzeldi, varlığı da.

Sakın ha yanlış anlama, hiç bir zaman hiç kimseyi karşılaştırmadım, onu aramadım kimsede. O bir yara ya da özlem değildi bende. O benim sevdiğim boğazdı, denizin kokusuydu, topraktı. Beni annem büyütmedi çünkü erkektim, adam oldum onunla...

Dün dünyanın en mutlu kadını oldu, koskocaman gürültülerle. Bense bir kenarda o gürültüleri dinledim sessizce.

Bu kan akacak ömrümün sonuna kadar sızı halinde ama senin yokluğundan değil, seninle geçireceğim bir ömre engel olan kadere.

Senin her damla göz yaşın, benim ömrümüm bir senesi dersek, ben ömrümün sonuna kadar o göz yaşlarının içinde yüzeceğim.

Anlatacak, anlayacak hiç kimsem yok, senden önce de yalnızdım senden sonra da yalnızım. Biliyor musun bütün kadınlar benden bir şeyler istediler. Seks, aşk, sevgi, arkadaşlık... Sen istememiştin ya, 'burda uyu sen, iyi ol, nasılsa istediğinde verirsin verebileceklerini' demiştin ya, kimse demedi bunu bana, kimse cesaret edemedi buna. Yine yalnızım, bundan şikayetçi de değilim ama sen yalnız değilsin ya, mutlusun ya, gözlerin parlıyor ya ben yalnız ölmeye razıyım, sen yalnız bırakmadın beni çünkü.

Hayat... Şimdi nerdeyim bilmiyorum, sadece saklandım bir köşeye içimi dökmem lazımdı. Her zaman ki haberin olmayacak akacak kandan, dik bileceksin, ayakta göreceksin beni.

Neyse beni bırakalım, çok güzel olmuşsun demek, güzelliğine haksızlık. Olman gerektiğin gibi olmuşsun, hak ettiğini almışsın. Ömrünün sonuna kadar sevin birbirinizi, gözlerin hep gülsün, göz yaşların bende merak etme.

Şimdi çocukların olacak, anne olacaksın, hep hayalini kurduğun gibi... En güzelleri senin olsun Hayat!